Sunday, November 19, 2017

İpekle Telekom

İpek 4 yaşındayken başladığı Büyükşehir Anaokuluna değil de İlkokula da devam etmesini planladığımız Bahçeşehir Kolejine gidiyor. Devlet okulu, özel okul sorgularını uzunca süre yaptık. Türkiyenin eğitim sistemindeki düzensizlik ve devlet okullarının sınıflarının kalabalık olmasından dolayı şehrin biraz dışında güzel sosyal imkanları olan, mütevazi bir okul seçtik. Devlet okuluna gitseydi okullar yarım gün olduğu için yine bir bakıcı teyze bulmamız ve ona bir bütçe ayırmamız gerekecekti. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi okula kendimiz götüremiyoruz, mesafeden dolayı mecburen servise biniyor.
Sabah onu servise bindirmek ve akşam işyerime gelmesi benim için de çok güzel bir deneyim oldu. Sabah işe biraz gecikiyorum her zamanki gibi ama olsun. O kadar toleransı hakedecek vefada bir çalışan olduğumu düşünüyorum. Bu esneklik benim için paradan ve kıdemden çok daha önemli. O 15 dakikanın huzuru tüm gün motive olmamı sağlayabilir. Akşam 17:30 gibi Telekoma geliyor İpek. Onunla okul çıkışı görüşebilmek, ilk kavuşma heyecanı çok güzel. Daha evvel bunu Gülşen abla ile yaşıyorlardı. Servisten indiği andaki ilk heyecanla yaptığımız sohbet çok değerli. Bazı akşamlar iş çıkışı onunla Zamora dondurmacısına gidip salep içiyoruz. Muhabbet daha bi güzel oluyor. Birimiz okul birimiz iş yorgunluğu atıyoruz. Onu servisten aldığım anlar gerçekten de günün tüm yorgunluğumu atmamı sağlıyor.
 Tamam ...itiraf edeyim bazen çok uzun süren ve tekrar eden sorulara cevap vermekten yoruluyorum. Git gide daha az konuşan biri haline geliyorum sanırım.
Burdan bir ilk okul günü fotoğrafı yayınlamam lazım sanırım.

Sunday, December 18, 2016

Sisteme Hizmet

Tüketerek, üretmeden, varoluşu sorgulamadan, yaşananları analiz etmeden, beynimizi tv programları veya başka şekilde uyuşturarak, haz peşinde koşarak yaşanmış her hayat sisteme hizmetin ta kendisi aslında.

Kendime Notlar (Psikanaliz)

Her birey ve deneyimleri öylesine biricik ki, her deneyim tam da olması gerektiği gibi aslında. Tesadüf yok, hayatın matematiği var. Hayat en zayıf noktamızı bize buldurup, acımızı yaşatıp üzerinde ödev gibi çalışarak tekamüle hizmet etmemizi istiyor. Yeter ki çok zeki yaratıklar olan bizler kendi kendimizi manipüle etmeyelim. Ne kendimize acıyalım, ne başkalarını suçlayalım, ne de kendimize gaddar davranalım. Neyse deneyimden çıkarmamız gereken ders, onu bulalım ve ona acısıyla tatlısıyla sahip çıkalım. Bu analizi yaparken kendimize davranış şeklimiz, kendi çocuğumuza davranacağımız gibi olmalı. İşte bu yüzden ki bir evlat sahibi olmak insanı kendi içinde de uçsuz bucaksız bir yolculuğa çıkarıyor. Makro düzeyde dışarda nasıl büyük bir evren varsa, içimizde de aynı şekilde uçsuz bucaksız bir evren var. Hayata geliş amacımız da bu dengeyi sağlamak. Ruh ve bedenimizi dengede tuttuğumuzda salgılanan kimyasalların tümüne dönüşmek olacak belki de ölüm. Hiç bir şey yoktan var olup, vardan yok olmadığına göre. Ölüm bir form değişimidir sadece. Hayat da dengemizi bulmak için çabalama hali...

Sende sen yoksun aslında, sendeki Allah'tır bilesin. (Azra Kohen)
Belki de hepimiz doğduğumuz andaki evrenin bedenlenmiş haliyiz. Bknz: (Holografik Evren: Michael Talbot)
Not: Yazılan her yazıda olduğu gibi birçok kişiyle yapılan sohbet, deneyim ve yazıdan etkilenerek kendime çıkardığım notlardır.