Thursday, May 9, 2013

Tıp Dünyasına Sitemler (İpek Ece)...

Dün yeni doğum yapan bir arkadaşımı tebrik etmek için aradım. Konuştuklarım tüylerimi diken diken etti. Yaşadıklarımı aynen ona da yaşatıyorlar. Bu zamana kadar Medikal Park Antalya Hastanesine defalarca şikayet dilekçesi yazmayı düşündüm ve defalarca kendimi dizginledim. Bi şekilde vakit bulamadım. Aslında yapmam gereken dilekçe vermek değil Sağlık Bakanlığına şikayet etmek.

16 saatlik normal doğum gayretim sırasında ;

Doğum ebeleri bir sürü kağıda imza attırdı "doğum eğitimi, nefes teknikleri eğitimi aldım" diye. O anda kurbanlık koyun misali ne derlerse yaptım. Belki daha sonra eğitim verilecektir düşüncesiyle...

Eğitim vermek ne kelime. Hamile olan doğum ebesi kendini NST ye bağlayıp saatlerce yanıma gelmedi. Bense suyum bittiğinde bebeğimin hayatının tehlikeye gireceğini düşünecek kadar cahildim ve KAYGILIYDIM. Keşke bu yalan yanlış bilgiyi de bilmeyecek kadar cahil olsaydım.

Normal doğum yapabilmek için beklerken ben, destek olmak, moral vermek yerine her muayenede canımı acıttılar.

Nasıl oluyorduysa doktor hanımın muayenesini hissetmiyordum bile. Demek ki ebelerin beceremediği birşey vardı.

Tüm bunlar içinde Hale Ebe'yi istisna tutuyorum.Hale ebe gece 03:00 -07:00 arasında yanımdaydı. Yeteri kadar sevecendi. Sabah vardiyasında başladı asıl can sıkıcı olaylar...

Belki yaşamayanlar anlamaz bir kadının hayatında en çok motivasyona ve sevgiye ihtiyaç duyduğu anlardan biridir doğum sancıları sırasında beklemek...

Neticede beklemekten yorgun düştüm, acıktım üstüne moralim de bozuktu. 16 saat sonucunda sezeryanı kendi dilimle istedim. Hemen kabul edildi. Doktorların mesai bitimine ameliyat randevusu alındı. O saate kadar açıldı açıldı açılmadı alacağız bebeni dediler...

O buz gibi ameliyathanede çaresiz yatışı, başınızdaki 9 tane adamı ve doğumdan sonra bebeğinizin çaresiz çığlığını ve onun korkusuna derman olamamayı yaşayan bilir. Derman olamazdım çünkü burnumdaki oksijen borusu çıktığında kalbim sıkışıyordu. Onu kucaklayamamak sadece yanağını yanağında hissetmek. Onun bu koca dünyadaki ilk günü, ilk saatleri bana en çok ihtiyacı olduğu anda sarıp sarmalayamamak nedir ? Yaşayan bilir... Yada anne olan bilir.

Önümüzdeki 12 saatte ben biryanda perşian, 2 kg- 36 haftalık sınırda premature bebeğim bir yanda.

Bebekle ilgilenen ebeler de "bebek bakımı", ve "emzirme" ile ilgili eğitim verdiklerine dair bir yığın kağıt imzalattıktan sonra bizi taburcu ettiler.

Sonra başladı kabus gibi günler. İlk doktorumuz elime bir kağıt tutuşturdu içinde emzirirken yememek gereken gıdalar yazıyordu. Gaz yapıyormuş ! Süt ve süt ürünleri yazıyor... E süt içmedim, peynir yemedim, yoğurt yemedim neyle karnımı doyuracağım sabahları ? Hem bunları yemezsem sütüm değerli olur mu ? Bebeğimi besleyebilir miyim ki ?

Ben yedim. Zaten ilk 20 gün gaz problemi de yoktu. Olması da beklenmiyormuş. Gaz 25. günden sonra olurmuş. Herhalde sinir sistemi gaz sancısını anlayacak düzeye o zaman ulaşıyor.

Bizim gaz sandığımız 4. ay sonunda inek sütü alerjisi, çoklu gıda proteini intoleransı ve benim önümdeki 4 ay boyunca hayvansal hiç bir besini tüketmeme diyetim başlamış oldu. Emziren bir annenin aç kalması nedemek bilen bilir. Varlık içinde yokluk çekmek... Bir tabak taze fasülye için koca ile kavga etmek....

Bu konu anlaşılmıyor. Diyeti ben yapıyordum evet. Çünkü süte geçen süt, et proteini meleğimi kıvrandırıyor. Kusturuyor. Boğulurcasına kusturuyordu. Çok az zaman keyifle emzirme deneyimi yaşayabildim. Hani bebek doyar ve annesine gülümser. İşte ben bunu sayılı kez yaşadım. Emmek istiyor, karnı aç ama her emişte kıvranıyor meme almak istemiyordu, kuzucum.

İşte bu yüzden anne-bebek bağını biraz zor kurduk biz. Bu bağı en güzel kurmaya yarayan emzirme deneyimini ikimiz de çok zorlu yaşadık.

Mutlu mesut emzirebildiğim bazı anları videoya bile aldım :) Herhalde bu anın foroğrafını çeken sayılı çılgın anne vardır.

Biz hep kucak kucağa çığlık çığlık emdik. Çoğu zaman ayakta gezdirerek.... Hele yatakta sokulup anneye, orda uyuya kalma durumu 5-10 kereyi geçmez.

BlogcuAnne nin henüz okuyamadığım bir kitabı var. "Annelik Her Zaman Toz Pembe Değil". Bütün anneleri onurlandıran bir kitap olduğunu düşünüyorum. Çünkü hissettiklerimizi, yaşadıklarımızı bir tek anne olunca anlaşılır.

Ve sevgili Tıp Dünyası ebeler, doktorlar, hemşireler lütfen bizi müşteri gibi değil iş gibi değil biraz olsun insan gibi görün.

Sizden birazcık duygu bekliyorum. Evet biliyorum her gün ama hergün binlerce bizden görüyorsunuz.  Sizin için mesai bitti mi, biz de bitiyoruz. Ama işte hayat devam ediyor bizim için..Üzgünüm ama yaptığı işe hakkını veren, ne kadar KUTSAL bir iş yaptığının farkında olan çok AZ doktorumuz var.

Şimdi herşeyi sorguluyorum belki kızımın midesini, bağırsaklarını doğar doğmaz şekeri düştü bahanesiyle  verilen mama bozdu. Neticede endüstriyel bir besin. Doğallıktan çok uzak.

Keşke ilk doktorumuz elime o kağıdı tutuştururken, 2 dakika ayırıp neden süt ve süt ürünleri yememek gerektiğini bana anlatabilseydi. Çaresiz ve ona bu kadar muhtaç olduğumu, bile bile beni kaygılarımla baş başa bıraktı...

Son olarak keşke bebeğim büyürken annem hep yanımda olsaydı. Keşke işim eve yakın olsaydı. Keşke annen nerde deyince kızım benim yerine bakıcı teyzeyi göstermeseydi.

Keşke ameliyat yaram 1 sene geçmesine rağmen arasıra batmasaydı. 1 sene boyunca bebek arabasını bile kaldıramayacak kadar güçsüz düşmeseydim. Keşke....Herşey daha doğal, daha akışında olsaydı. Yavrum zamanında doğsaydı. Keşke  doğum doktorum "Nil artık doğum yaklaştı, erken doğum riskin var, biraz hareketlerini kısıtla, suyun çok fazla" diyebilseydi. Bense yürüyüş yapmam iyidir diye kendimi fazlaca yoruyordum. Suyun fazla demesini de suyun fazla olması iyi birşey zannediyordum. Halbuki gereğinden fazla olması erken doğum sebebiymiş.

Bir bebek normal doğum kanalına girdiğinde yuttuğu sıvılardaki yararlı bakteriler sayesinde sindirim sistemi gelişiyormuş.

Bu gıda toleransı problemini meleğime bakteri vererek 8. ayda şükürler olsun ki yendik. Ah o bakterileri doğal yolla alabilseydik.

Son çağrım;

 Sayın çok kutsal insanlar, sevgili doktorlar, hemşireler evet dünyadaki en zor meslek sizin biliyorum.
fakat bana veremediğiniz ufacık bilgiler, biraz destek, biraz normal doğum için yüreklendirme, biraz ilgi var. 

Kendimden birşeyler çalınmış gibi hissediyorum. Ben birçok bedel ödedim, peki bunun hesabını kim verecek ?