Sana yazmayı ihmal ettim. Annen kendi telaşına düştü. Kendini tanımaya, hayatı düşünmeye başladı.
Bu arada sen hem canım, hem sevdiğimin canısın, seninle ilgili yaşadığım zorlukları buraya yazıyorum diye bana kızma çünkü bu zorlukların hiçbiri seni daha az sevdiğimiz anlamına gelmez. Sen, beni yaşama bağlayan en güçlü dalımsın.
Bu aylarda konuşmanla ilgili çok büyük bir değişim olmasa da canın isteyince "dede gel", "anne gel", canın acıyınca "uf", sıcaksa "üff, üfff" , uçağa "vuu" gibi kelimeler kullanabiliyorsun. Artık her cümleyi anladığını düşünüyorum. Hele senin hakkında konuşuyorsak, hemen kulak kesip bizi dinliyorsun. Seninle en çok boğuşmamızdan hoşlanıyorum, gıdıklamaca oynuyoruz, babanla lego oynuyorsun, kalem tutabiliyorsun, mutlu olduğunda bizi öpücüklere boğuyorsun.
Sarı papatyam pofi diye bir kitabımız var, o kitaptaki resimleri sana anlatıyorum, sen de hareketleri taklit ediyorsun.
- Pofi uykusunun geldiğini gözlerinden anlarmış. (Gözleri ovalıyoruz.)
- Esnermiş. (Esniyoruz)
- Annesi babası söylemeden banyoya gider dişlerini fırçalarmış, ellerini yüzünü yıkarmış. (Elimizi ağzımıza götürüyoruz, elleri ovuşturup yüzümüze sürüyoruz.)
- İyi geceler annecim, iyi geceler babacım dermiş. (Bize öpücüklü el sallıyorsun.)
- Mis gibi kokan yatağına yatarmış. (Gidip yatıyoruz. Battaniyemizi alıyoruz.)
- Annesi ona kitap okurmuş. (Biz ninni söylüyoruz. Dua ediyoruz. Sen "nen nen" diyorsun ve elinle amin yapıyorsun.)
Bu ara bana çok düşkünsün.
Dedenle sofradasınız...
Yazılarını ilgi ile okuyorum, harika bir anlatım, hele o güzel pırlantam bir ömre bedel.
ReplyDelete