Monday, February 3, 2014

BABA OLMAK-1

Her nazımızı gören, her düştüğümüzde kaldıran, düşmediysek de de sarıp sarmalayan eşlerden hiç bahsetmiyoruz. Hep "Anne Olmak" düşünülüyor, konuşuluyor, yazılıyor.

Baba olmayı anlamak için biraz hayatın ilk yıllarına bakmak lazım sanırım. 16 Yıl anne babanın da emekleriyle okullara gidilmiş, zor sınvlardan geçilmiş, bazen çocukluk ve gençlik yaşanması gerekirken saçma sapan testler çözülmüş. Sevenler kavuşamamış. Okul bitmiş para kazanmak gerekliymiş. Üstelik daha askerlik varmış. Askerlik bitmiş, herkes çalışmaya başlamış 2 sene herkes para biriktirmiş. Sonunda baba anneye kavuşmuş. Anne de babaya kavuşmuş. Mutlu son olmuş.

 Eve geldiğinde eksiksiz bir sofra, hoş bir müzik, temiz derli toplu bir ev bulan bir adam varmış o zamanlar. Pek çok zaman kendisi de ev işlerine dahil olsa da bunun adı "eşe yardım etmek"miş, yani ana sorumlu kendisi değilmiş. Ana sorumlu evin hanımıymış.
Karıkoca haftasonu ne zaman isterlerse o zaman kalkarlarmış. Sabah kahvaltılarında krep falan yapılmaya kalkılıp da kahvaltı gecikti mi "ya krebe ne gerek, hemen yeseydik" falan diye acele ederlermiş. Kahvaltıda rahat rahat sohbet ederlermiş. Sohbetlerini ancak kapıcı zili veya bir arkadaş telefonu bölebilirmiş.

Bazı geceler geç, bazı geceler erken yatarlarmış. Yattıklarında seslerini, sohbetlerini duyacak kimse olmazmış. Gece herhangi bir sebeple uyandırılma korkusu olmazmış, içlerinde. Yatarken sadece eşinin sırtını yorganla örter, gerisine de karışmazlarmış.
Bazen odanın çeşitli yerlerine konumlandırılmış gece lambalarından gönüllerinin istediğini açar, istemediğini kapatırlarmış.
Eskişehire her kış kar yağarmış. Adam kar yağdığı zaman çok mutlu olurmuş. Evler sıcacık olurmuş.
Yemekleri evin hanımı yaparmış. Bulaşıklar beraber toplanırmış. Tek kanepe 2 kişi uzanıp bol bol film izlenirmiş. Film izlenirken uyuyakalınırmış. Film zaten bahaneymiş, güzel olan sarılıp uyumakmış. Çerez yenilen günler evin hanımı bazen huzursuz olur, bir temizlik titizlik telaşına düşermiş. Bu da tek dertleri olurmuş. Ha bir de maaştan arttırılabilen paraları hangi tatil yöresinde harcasak diye bir telaşe varmış. Eş çok çalışırmış. Geceyarılarına kadar işyerinde kalır, ertesi gün sabah erkenden işe dönermiş. Haftasonları da dinlenemez hale gelmişler. Hayal ettikleri, yapmak istedikleri çok şey varmış ama fırsatları pek yokmuş. Onca yıllık öğrencilikten ve para biriktirme sürecinden sonra tam rahata erdik derken iş yakalarını bırakmamış. Adam daha baba değilmiş.

Peki baba ne zaman olunur ? Baba eşinin hamile olduğunu öğrendiğin ANda olunur. Zaten korunup kollanan eş (hanım) artık daha bir dokunulmaz daha bir kutsaldır. Artık eşle birlikte geleceği düşünülmesi gereken bir masumcuk daha varmış. Bir hanım daha varmış, hanımdan ötede. Daha da CAN mış. Kendi canındanmış.
Tam da o sırada, o AN da baba Antalyada, anne (hanım) Eskişehirdeymiş. Gelebilecek miymiş ? Konyaaltı sahilindeymiş baba. Haberin üstüne 2 bira içmiş. Üzülmüş mü, sevinmiş mi, korkmuş mu ? Tüm içini taşlara ve denize dökmüş. Deniz onu dinlemiş.
6 ay sonra anne, baba kavuşmuş. Kavuşmuş ama anne baba arasında birisi daha yatıyormuş artık. Anne baba eskisi gibi sarılarak uyuyamıyormuş. Hatta anneye kendi bacaklarından bi tanesi de ağır geliyormuş. O bacak hep babanın üstünde kalıyormuş.
Kızları ile sohbete dalmışlar, sarılmayı da unutmuşlar. Babanın bir derdi varmış. Her sabah anne yumurta yemeden evden çıkmamalıymış. Baba her sabah erken kalkıp, işe giden anneye yumurta haşlar, kahvaltı hazırlarmış. Eğer anne geç kalmışsa, yiyecekler için bir beslenme çantası hazırlanırmış. Akşam pişirilen somon balığının pişirilme sıcaklığı çok önemliymiş. Sonuçta "Omega3 ler ölmesin"miş. Yemeğini yiyen anne ve kız erkenden uykuya dalarmış. Baba yalnız kalırmış. Artık anne ev temizleyemezmiş, çabuk yorulur nefes nefese kalırmış. Gezip tozmak isterlermiş ama anne hep uykuluymuş. Anneanne, babaanne de yokmuş. Mercimek köftesi yapan komşu teyzelerin boynuna atlanıp, sevinçten ağlanırmış. Bu yaban memlekete baba kendisi yüzünden gelindiğini düşünür içten içe kendini yermiş.
Acaba ailenin yeni üyesine, anne işe başlayınca kim bakacakmış? Bakıcı teyzeye para yetecek miymiş ? İzlenen her filmin ilk 10 dakikasında anne uyurmuş. Zaten artık aynı kanepeye sığmaları mümkün değilmiş. Bu Antalaya'da yaşamak tatil yapmaya hiç benzemiyormuş. Kışın evler çoook soğuk olurmuş. Eski konforunu yaşamak isteyen KARAGÖZ ailesinin 587 liralık elektrik faturasını görmüşlüğü olmuş. Üstelik aynı konforu yaşayamamış.

Anne şişkoyken de fena değilmiş :). Ama güldüğüne bakmayın, hamişlerin bütün vücudundaki organlar sıkışıyor. Miğde, kalp, bağırsaklar kendine yer bulma çabası içinde...




Doğumdan sonrası BABA OLMAK-2 de...

Sevgiler.

3 comments:

  1. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
  2. Evet güzel kızım çok güzel anlatmışsın. İyi günde, kötü günde, sevinçte ve kederde hep birlikte olmak. Paylaşmak, sevgi ile saygı ile ve en önemlisi sabırla paylaşmak. Önünüzde çok mutlu olacağınız, çok uzun ve güzel yıllar var.

    ReplyDelete
  3. Harikasın. Yazdıklarınla yaşadığımı, hayattaki varlığımı hissediyorum.

    ReplyDelete