Friday, July 11, 2014

Sınırlı Saatler

Akşam, balkonda beni bekliyorsun. Papatya saçlı, küçük surat balkon duvarının üzerinden kendini göstermeye çalışıyor.  Arabamızı gördüğün anda "Anneee" diye çığlık atıyorsun. Ben o çığlığı duyunca herşeyi unutuyorum. Bütün telaşeleri, kaygıları herşeyi.
Akşam pek bişey yemek istemedim. Baban atıştırdı. Önce ikiniz havuza girdiniz. Ben evde dinlenmek istedim. Sonra baktım olmuyor. Ben sensiz dinlenemiyorum. Yanınıza geldim. İlk defa kollukla bize tutunmadan yüzdün. Bir de havuzun suyunu yutmasan, tam olacak.
Bazen işi gücü bırakıp evde oturmak istiyorum. Paranın ne anlamı var ki. Sevdiklerimizle geçirdiğimiz saatler bu kadar kısıtlıyken. Zenginlik azla yetinmektir.
 
Babanla biraz oynasan dönüp bana " anne özledim" diyorsun. Benimle biraz oynasan aynı şekilde bana... Böylece artık vakit geçirmeye doymuş olduğun tarafı "giiit", "giiiit" diye kovmamış oluyorsun. :) Sen masum bir bebek de olsan,  incitiyor "giiit, giit" demen. Bir taraftan da bu kadar düz mantık olabilmek, dünyaya senin gözünden bakabilmek istiyorum. İhtiyacın varsa "gel", yoksa "git". Bu kadar basit işte.

No comments:

Post a Comment